
İçinden geçtiğimiz şu dönem hem çocuklar hem de ebeveynler için oldukça zor. Artık çocukluk ve gençlik/ergenlik bizim hiçte bildiğimiz gibi değil. Dolayısıyla duygusal zorluklar ve huzursuzluğu hepimiz yaşıyoruz. Ekonomik zorluklar nedeniyle artık ebeveynlerin her ikisi de üstelik daha uzun mesailerde çalışmak zorunda. Çocuklarımıza ayırdığımız vakit ve gösterdiğimiz toleransta giderek azaldı.
Alışveriş merkezlerinde gezerken bebek arabasındaki yavrumuza telefon verip izlediklerinin de faydalı olduğunu zannederek, çalışmak için çocuğumuzdan erken ayrılmanın vicdan azabından “birazcık istediği olsun” diye ekranı serbest bırakarak, değişen eğitim sisteminden sonra okullara- çevreye ulaşımın zorlaşmasından dolayı telefon alarak ve dijital hareketlerini takip etmeyerek, güvenlik endişesinden daha minicikken dijital saati tercih ederek, geniş aile modelinden çekirdek aileye dönüşen yapıda çocuğun evde daha uzun süre yalnız kalmasından dolayı yalnızlığını ekranla-oyunla doldurmasına izin vererek, youtuberlara/fenomenlere özenip videolar çekmesini yüceltip “dahi, farklı, zeki, akıllı” diye etiketleyerek, her anımızın fotoğrafını çekip sosyal medyaya yükleyerek hatta çocuğumuzun her anını yükleyerek … aslında bu dijital istilayı hem isteyerek hem istemeyerek bir şekilde bizler başlatıyoruz.
Günümüz çocuk ve gençleri oldukça fazla miktarda dikkat dağıtıcı elektronik cihaza maruz kalan yeni bir neslin ilk temsilcileri olarak görülüyor. Haliyle de maruz kaldıkları etkenlere göre geçmiş nesillerin çok üstünde bir zarar görme potansiyeli var.
Çocuk ve ergenlerin hızla değişen ilgileri ve dikkatleri nedeniyle de teknoloji bunu hızlıca karşılamakta ve devamlılığı olduğu için sürekli yenilikler, çeldiriciler ve tetikleyiciler sunmaktadır. Yapılan araştırmalarda aşırı derecede internet kullananların ruh hallerininde olumsuz etkilendiği görülmektedir. Haberleri takip ediyorsanız ilkokul çağındaki çocuklarının oyunlardaki meydan okuma diye başlatılan akımdan hayatını kaybettiğini duymuşsunuzdur. Belki de hiç oyun oynamamış okul öncesi ve okul çağı çocuklarının sadece arkadaşlarının anlattıklarından dolayı kaygı bozukluğu yaşadığını ya da oyun karakterine bürünen çocuk tarafından zarar gördüğünü de duymuşsunuzdur. Şöyle bir gerçek var ki ekran bağımlılığı, uyuşturan maddelerle aynı ödül merkezine etki etmektedir. Ne yazık ki…
Maryland Üniversitesi’nde 2000 öğrencinin katılımıyla gerçekleşen “sadece 24 saat hiçbir medya aracını kullanmama” deneyinden elde edilen sonuçlar şaşırtıcı olmasa gerek.
Buna göre katılımcılar, 24 saat boyunca telefon dahil hiçbir medya aracını kullanmayarak geçirdikleri süre boyunca yaşadıkları deneyimi kendi ifadeleriyle şöyle belirtmişler:
-Kendimi ölü gibi hissettim, bir süre sonra delirmeye başladım, boşluk duygusu altında eziliyordum, kendimi çok yalnız hissettim, önemli bir şeyimi kaybetmiş gibiydim, panikledim, işkence yapılıyormuş gibi, felç gibiydim yaşama kabiliyetim engellenmiş gibiydi, sinirliydim, yaşam destek ünitemin fişi çekilmiş gibiydi…
Bu ifadelerin alkol-madde bağımlılığındaki ifadelerle aynı olması çok çarpıcı. Sadece 24 saat yaşadıkları bu duygusal ve psikolojik sıkıntılar aslında bir dijital detoksun sonucuydu ve tamamında ortak bir duygu vardı: ÖFKE. Buradan sizlere davranış sorunlarını, şiddet yönelimini ve zorbalığı anlatabilirim. Ancak bu konuyu başka bir yazıda paylaşacağım.
Dijitale sürekli bağlanma ihtiyacının özünde davranışsal ve biyokimyasal diyebileceğimiz iki bileşen bulunmaktadır. Çin’de yapılan bir araştırma ergenlerin bilgisayar oyunu için dijitalde geçirdikleri uzun süreler boyunca beyindeki gri madde alanında değişiklikler olduğunu ve bazı bölümlerinde de küçülme meydana geldiğini ortaya koymuştur. Ayrıca konuşma, hafıza, hedef belirleme, duygular, dürtüler, motor ve davranış kontrolünün bozulduğu gözlemlenmiştir.
Günümüzde sıkça duyduğumuz Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu arasındaki teknolojik bağımlılık ilişkisini de unutmamak lazım.
İnternet bağımlılığının fark edilebilir belirtileri:
- İş-okul saatleri dışındaki zamanı bilgisayar-telefon başında geçirmek
- Arkadaş ortamından uzaklaşma, evde vakit geçirmeyi tercih etme
- Okulda-işte uyuklama hali-sürekli yorgunluk
- Karpal tünel sendromu
- Göz kuruluğu, görme bozuklukları
- Ev ödevi ve yapılacak işleri yetişmede sorunlar
- Öğün atlamak ya da tuvalet gibi ihtiyacını bekletmekten doğan sorunlar, kişisel hijyene dikkat etmemek
- Baş, boyun, sırt ağrıları
- Duruş bozukluğu
- Uyku süresinin azalması, uyumada güçlük ya da uykusuzluk
- Hareketsizlikten doğan bacak ve dolaşımla ilgili sıkıntılar
- Öfke, stres ve gerginlik
- Sorumlulukları (ödevleri) geçiştirmek, ertelemek
- Zaman yönetiminin kaybolması
İnternet bağımlılığı yalnızca bireysel değil, ailemizi ve toplumu etkileyen ciddi bir sorundur. Ancak farkındalık ve bilinçli seçimlerle bu sorunun üstesinden gelinebilir. Bu nedenle gereklilik durumuna göre ekran süresi ve içerikler belirlenmelidir. Ebeveynin davranışını taklit etmek çocuklar için gerekli bir durumdur ve eylemlerimiz kelimelerimizden çok daha yüksek sesle konuşur. Onlar fark etmesek dahi daima bizi izliyorlar. Bu nedenle değişimin anahtarının önce kendimiz olduğunu bilerek doğru örnek olabilmeye çabalamak vicdan ferahlığımız için asıl yapılması gerekendir. Şunu hatırlayın “mükemmel ebeveynlik diye bir şey yoktur ancak olabildiğince iyi ebeveyn olmak için gereğini yapmak” vardır.