Ne kadar harikasın? Mükemmel misin?

BY: admin

Uncategorized

Comments: Yorum yapılmamış

KUSURSUZLUK ÇABASI=Mükemmelliyetçilik nasıl oluşur?

mükemmeliyetçiliğin temeli temelleri çocukluk döneminde atılıyor ve biliyoruz ki mükemmeliyetçi insanlar çok büyük gerçeklikten uzak kendilerinde ulaşamayacağı derecede yüksek hedefler koyuyorlar ve her zaman yeterince iyi olmadıklarını düşünüyorlar.

bu nedenle de hiçbir zaman başarılarından dahi mutlu olmuyorlar elde ettikleri sonuçlardan da doyum sağlamıyorlar.

dolayısıyla sürekli bir kıyaslama hem kendilerini hem hayatlarını hem varlıklarını dolayısıyla hata yapmayı kaldıramıyorlar ve başka kişiler içinde onların başarılarını çok kabullenemeyen biliyorlar.

Hot, muggy summers can bring about significant growth issues in your greenery enclosure. While summer fungus–such as the scandalous fine mildew–might not be specifically deadly to your plants, it can bri

Bunlar ilk zamanlar daha iyi özellikmiş gibi gösterseler ya da biz öyle zannetsek bile aslında kişiyi çok yoran zarar veren bir hali var mükemmeliyetçiliğin çünkü ya hep ya hiç tarzı düşünüyorlar genelde

Çocukluk döneminin önemini vurgulamıştım. mükemmeliyetçi kişilik özelliğinin gelişmesinde ebeveyn-çocuk ilişkisinin önemli bir rol oynar.

Bebek doğduğu andan itibaren annesinin ya da bakım verenin ilgisini bakımına muhtaç durumdadır. buna ihtiyacı vardır sadece fiziksel olarak değil duygusal olarak da bakma ihtiyacımız vardır. yani beslenmeye korunma sağlık yönünden korunma eğitim vs

Yani aslında bu dünyayı var oluşumuzla birlikte bir takım temel ihtiyaçlarımızda beraber var olur.

Yaşımız ve gelişimimize uygun olursa gereksinimlerin karşılanması da ebeveynlerimiz tarafından gerçekleştirilir.

işte bu noktada duygusal doyum bize sadece fiziksel değil duygusal bakımın sağlanmasıyla ancak mümkün olur.

yani ikinci plana atılmadan ilgilenilmeye ile koşulsuz sevgi ve ilgiyle ihtiyaçlarımızın yeterince karşılanmasıyla olur.

Karşılanmadığı durumlar yani duygusal ihmal dediğimiz konu çok farklı sebeplerden gerçekleşebiliyor.

Çocukluğumuzda ebeveynlerimizle aramızda duygusal olarak oluşturduğumuz başka bir ev vardır, başka bir alan vardır.

ve aslında çocuk fiziki olarak bir evin için yaşıyor gözükse de gerçekten yaşadığını hissettiği, varlığını hakiki olarak hissettiği yer o duygusal alandır.

işte duygusal alanda koşulsuz sevilmemiş, yeterince şefkat görmemiş ya da herhangi bir kızgınlık anında öfke anında ebeveyni tarafından şefkat ve ilginin kesilmiş olmasından dolayı yalnız bırakılmış olabilir.

Yani duygusal olarak doyurulmamaktan dolayı…

günümüzde de çalışma koşulları çok ağır diye bahsediyoruz, uzun mesailer stresli yaşam tarzı gibi kolay geçmeyen bir yaşam çocuğun ruhsal ihtiyaçlarını da görmezden gelmeye sebep olabiliyor.

hatta bazen de toplum tarafından dayatılan kurallar ya da değer gösterilen bazı zorlamalar çocuğun ilgi görmemesine ve duygusal olarak ihmal edilmesine de sebep olabiliyor.

bazen de ebeveynler  yetersiz duygusal ve ruhsal gelişim düzeyinde oldukları için bunu doyuramıyorlar.

her ne olursa olsun bizim çocukluğumuzda yaşadığımız duygusal ihmal yetişkinlikte de karşımıza çıkıyor

Çünkü yetişkinlerin de davranışları çocukluğunda almış olduğu kararlar üzerinden şekilleniyor. Mükemmeliyetçi bireylerin yüksek beklentilere sahip olmasında ebeveynlerinin eleştiri ve beklentileri çok etkilidir. Ailelerin, çocuklarında oluşturdukları gerçekdışı talepler öğrencilerin “eğer mükemmel olmazsam ailem bana değer göstermez” gibi akılcı olmayan inançlar oluşturmalarına ve kişilik yapılarının mükemmeliyetçi olarak gelişmesine sebep olabilmektedir

yani güvende olmak yaşamını sürdürebilmek yada ilgi görebilmek kabul edilebilmek adına o anda ki durum üzerinden almış olduğu kararlar ve şekilleniyor.

mükemmel olmanın da ardında yatan sebep aynı duygusal açıdan doyurulmamış bir çocuğun hayatı sıkı sıkı tutulması yaşadığına anlam verebilmesidir. Buna göre … değilsem sevilmem, …. Yaparsam sevilirim, ilgi görürüm vs gibi.

Bu strateji ile yalnızlıktan, yetersizlik hissinden, değersizlik hissinden kurtulmaya çalışır. yani ebeveynlerinden sevgi almak için yaparak, ederek, en iyisi olanı yaparak çaba gösterme yoluna gider.

yüksek notlar gibi, herkes tarafından beğenilecek, uygun görülecek, kabul edilebilen davranışlar yada akıllı tercihler gibi. hatta duyguları ifade etmeden komutlara uymak, uslu olmak, hata yapmamak gibi…

Yani mükemmeliyetçi eğilim hakkımız olan şeyi alabilmek için geliştirmiş olduğumuz bir stratejidir ve çocuğun dünyasında da haklı bir şeydir. Çünkü onun zihni var olmaya, güvende olmaya, yaşamı anlamlı sürdürebilmeye dair çalışır.

Bu çocuk, ebeveyn olduğunda ebeveynlik stilinde de mükemmeliyetçiliği sürdürmeye çalışır neden çalışmasın ki hayatta kalmak için şimdiye kadar bildiği tek yol budur zaten. Ve bu onu yorar zorlar çoğu zaman kırar, çünkü günün sonunda olan her ne ise tam olması gerektiği gibi değildir.

Şimdi size güzel bir haberim var.

mükemmel ebeveynlik diye bir şey yoktur. hiç birimiz çocukluk yaramız olarak evin tozundan yemeğin kıvamından salatanın sosundan ayakkabımızın çamurundan bahsetmeyiz.

iyi ebeveyn yoktur! Evet siz yeterince iyi olun yeter! kafamıza iyi annelik babalık adına daha önce ne sokulduysa bunların hepsini bırakalım yeter!

Çünkü anne baba olarak asıl önemli olan çocuğu doğru anlamak ve ihtiyacını doğru belirleyip doyurmaktır bu da onu tanımaktan geçer.

Çocuklarından beklentileri yüksek olan ebeveynler kendini  gerçekleştiremedikleri her noktada kendilerini yetersiz hissettikleri her noktada çocuklarının bunu başarmasını beklerler.

çocuklarını bunu gerçekleştirmesini beklerler.

yani mükemmeliyetçi tavırları çocuklarına yansıtırlar onların hayatına ne yönde etki ettiğimizi anlayarak ancak kendimizde dönüşümü başlatabiliriz. bunun kilit noktası tabi ki bizim çocukluğumuzdan geçer. Aksi takdirde ebeveyni-yada ebeveynleri mükemmelliyetçi yaklaşımda olan çocukların hayatına aşağılık kompleksi, öfke, kaygı, hayattan zevk alamama, özgüven-özsaygı düşüklüğü, benliğin zedelenmesi, uzaklaşma yada mükemmelliyetçi çocuk döngüsü bulaşmış olur.

Şunu hatırlayın sadece ebeveynlikte değil, mükemmeliyetçilik ikili ilişkilerimizin tümünde bir tek söylediklerimizle değil,  yaptığımız hareketlerle, bakışlarımızla yani söylemediklerimizle bile karşı tarafa yetersiz olduğunun mesajını verebilir.

Kendinize kızmayın, bu sizin hatanız değil!

SON ZAMANLARDA mükemmeliyetçiliğin olumlu ve olumsuz iki boyutundan BAHSEDİLMEKTEDİR. . Olumlu mükemmeliyetçilik, uyumlu veya sağlıklı mükemmeliyetçilik olarak, olumsuz mükemmeliyetçilik ise uyumsuz veya işlevsel olmayan/nevrotik mükemmeliyetçilik olarak tanımlanabilir. Olumlu mükemmeliyetçilik boyutu, kendisine yüksek hedefler ve standartlar koyan, başarısonucunda mükâfat alma çabası içinde olan, sergilediği performanstan tatmin olan ve yetenek ve becerilerinin farkında olan bireyleri içerirken; olumsuz mükemmeliyetçilik boyutu ulaşılmaz derecede ve gerçekçi olmayan standartlar belirleyen, kendi performansından memnun olmayan veya zevk almayan ve yetenekleri konusunda kararsızlık ve kaygı yaşayan bireyleri içerir.

şimdi şu an da fark ettiyseniz bundan sonraki eylemlerinizi hatta zihninizden geçenleri bile dönüştürmeye niyet ederek düzenleyin. Kolay olmayabilir ancak bir yerden başlamanız gerisini getirir. Kendimize şefkat yolun başlangıcıdır. Korkularımızı tanımaksa tünelin sonundaki ışığa yaklaştırır. Tüm bu yol boyunca mükemmeliyetçiliğin faydalı yönlerini yanınıza alın. Sevgiler.